25 Kasım 2010 Perşembe

bobi git eski günlerimi getir bana


tüm zamanların gelmiş geçmiş en heyecanlı ve mozaik çocukluk evresidir seksenlerin sonunda doksanların başında çocuk olmak. zira bu aralıkta büyümek değil de, çocukluğunu bu aralığa en güzel şekilde sığdırıp yaşatmaktır işin aslı. başka bir mekanda, başka bir zamanda aynı şiddet ve heyecanla bu ambiyansin yaşanabilmesi işe olanaksızdır üstelik. her ne kadar hızlı bir değişim ve kargaşa dönemi içerisinde dünya şaşkın gözlerle takıp edilse de, bu trajikortam ayrı bir heyecan katmıştır küçük bünyelere. özellikle seksenlerin sonu itibariyle dünyada yaşanan teknolojik vebilişsel gelişmelere ayak uydurmaya başlayıp her mevkide hızlı bir şekilde gelişmenin baş göstermeye başlayacağı türkiyemde, bir çok yeni heyecan sözünü ettiğimiz zaman aralığında hoşgeldin demiştir o zamanın şanslıbücürlerine. 

yaşlı yakınlarımızın hayıflanarak söylediği gibi " bizim zamanımızda bunlar mi vardı ? " diyerek kıskandığı afilli oyuncaklar, akşama kadar çizgi film yayınlayan özel kanallar, ışıldaklı ayakkabı karizmatorlugu, vurdulu kırdılı aterioyunları gibi bir çok levazımatla çocuklar bu dönemde tanışmış, çocukluğu daha bir eğlencelik ve yaratıcı bir çerçevede yakalama fırsatı bulmuşlardır. tabi şimdinin çocuklarının sahip olduğu şartları düşünecek olursak, baya bir uçurum olduğu gözlense de, bu dönemin en pozitif yanı kirlenmemiş bir çocukluk akışı içerisinde olduğunu bilmektir hiç şüphesiz. şimdikinin hiç bir şeyine değişilmez üstelik. ellerinde işin kılıçları, ucan arabalarla göklerde fink atan çocuklarda piyasaya fırlasa aynı heyecanı yakalamak gibi bir lüksleri olamaz hiçbir şekilde.

tabi bir de bütün bu güzelliklerin arkasında, gelişmeleri ikinci şahıs olarak takıp eden çocuklar vardır elbet. belki hiç bisikletleri olmamıştır, yanar dönerli toysrus oyuncaklarıyla oynama fırsatı yakalamamış, uzaktan kumandalı arabalarla karizma yapamamışlardır ama susam sokağını, kara şimşeği izlemiş, deli gibi zıplayarak yonca abladan birabone patlatmış, büyük hayallerle bisiklet, ateri kuponları biriktirip, bütün mahallenin tasolarını yutup satmak gibi ortak hayallerde birleşmişlerdir bir şekilde. bütün zamanını atari salonlarında geçirip, pazar günleri " parliament pazar geçesi sineması " adı altında yayınlanan batman i izlemek uğruna diğer günü okula geç kalmış olsanizda dünyanın en şanslı çocuğu sizsinizdir her şeye rağmen. zengin arkadaşlarından " bir tür versene " diye hönkürüp aldığın bisikletlerle dolaştığın mahalle, dünyalar kadar büyük gelir gözünde. yüzlerce gün biriktirdiğin harçlıklarınla aldığın ilk kramponu mutasyon geçirene kadar giyer, akraba ziyaretlerinde bile ayağından çıkarmazsın. radyoda dinlediğin arkası yarın programıyla o çocuk aklınla hülyalara dalar, küçük evi izleyip ilk gözyaşlarını dökersin bununla beraber. sonra mahalle kavgaları olur, komşu kızı taşınır sizin sokağın karşı caddesine. parayı aklına getirmez,aldatmayı ve yalanı hissetmezsin hiç bir zaman. küçük beyninle sadece seversin çıkarsızca. oyunlar ve arkadaşlar senin için en güzel mirastır. haberlerde battaniye altında izlediğin bosna savaşı rüyalarında kabus olur. çünkü bilirsin savaşın kötü bir şey olduğunu, yakıp yıktığını, dua edersin bu yüzden, üzülürsün ! o dönemlerde hayranı olduğun futbolculara özenir çizgi film ya da sinemalarda gördüğün her şeyi evde yapmaya çalışırsın. okulda öğrendiğin bilimsel deneyleri bahçende hayvanların üzerinde denerken eğlencen sınırlarını aşar olur. sapanları alıp kuş avına çıkarken ki kırdığın camların hesabını soran anneler sizin eve gelirken konuşulanları divan altından dinler kıkır kıkırgülersin..ama bilmezsin iste tekrar o güzel günlerin bir daha gelmeyeceğini, bu dönemde yaşanan hiç bir heyecanıntekerrür etmeyeceğini. sonra yıllardan sonra bir gün bu başlığı görünce boğazına düğümlenen bu kelimelerle beraber bir ah ulan ah şekersin derinden. seksenlerin sonunda doksanların başında çocuk olmak muhteşem bir yalnızlıktır, en heyecanlı kalabalıktır sende. yanı diyeceğim o ki, bu dönemde çocuk olmak başkadır başka..

bu yazılanların üzerine afiyet; yıllar sonra bu heyecanları hatırlayınca, sayın mungan'in şu güzelim sözü boğazına düğümlenmiyor değil; " başını bekliyorum geleceği olmayan hatıralarımın "


2 yorum:

  1. Merhaba ben Metehan azgın bayanlar arayın tanışalım sonrası malum yani artık yüzünüz gülsün mutlu olun yalnız gizlilik şartıyla azgın Metehan sizi kalın vede büyük yaragıyla sizi sekse doyursun uzun lafın kısası arayın tanışalım 05358520456 iç anadolu bölgesi

    YanıtlaSil
  2. Merhaba ben Metehan azgın bayanlar arayın tanışalım sonrası malum yani artık yüzünüz gülsün mutlu olun yalnız gizlilik şartıyla azgın Metehan sizi kalın vede büyük yaragıyla sizi sekse doyursun uzun lafın kısası arayın tanışalım 05358520456 iç anadolu bölgesi

    YanıtlaSil

biraz müzik lütfen